(Tür.) Er. – Oğuz destanına göre sol kolda bulunan 12 Oğuz boyuna verilen ad. ...
Arama Sonucu – "Üç köşeli büyük çalgı"
ücra
– sf. Çok uçta, kenarda veya kıyıda köşede olan ...
ücret
– ekonomi. İş gücünün karşılığı olan para veya mal
– Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para ...
ücreti (ücretleri) dondurmak
ücretlerin yükselmesini önleyici ön lem almak ...
ücretle çalışan kişi
– işçi ...
Uçsuz bucaksız
1. Sonu yokmuş duygusu verecek kadar geniş, büyük (alan, yer). -2. çok fazla, pekçok. ...
Ucu (birine) dokunmak
Biri o işten zarar görmek. ...
Ucu bucağı olmamak (bulunmamak, görünmemek)
Bir yer, alan so nu yokmuş gibi görünmek, çok geniş olmak. ...
Ucu ucuna
Ne fazla, ne eksik. (Kars. Kıtı kıtına.) ...
ucu yanık odun
– ese, otleski ...
Ucube
çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan ...
Uçucu bir sıvı
– benzin, alkol, aseton, eter, esans ...
uçuk
– sıfat. Uçmuş, soluk
– Açık (renk)
– Hafif, belirsiz
– Abartılı, çok yüksek, çok fazla
– Deli dolu
– tıp. Ateşli hastalıklar, ruhsal bunalımlar veya korku sonucu g ...
Ucunda bir şey olmak
Düşünülen, uygulamaya konan bir işin aşık şa belirtilmeyen bir amacı olmak. ...
Ucunda ölüm yok ya
“Yapılması gereken bu iş ölümle bitmeyecek ya.” anlamında avunma (avutma) sözü. ...
Ucunu bırakmak (bir şeyin)
Artık onunla ilgilenmemek. ...
ücur
ücretler. ...
UçUR
(Tür.) Er. 1. Vakit, an, fırsat. 2. Mevsim. ...
ücurat
ücretler. ...
uçurum
– Deniz, göl, ırmak vb. su kıyılarında veya karada dik yer, yar
– Felaketli sonuç
– Büyük fark, ayrılık ...
Ucuz atlatmak (bir şeyi)
Tehlikeli ya da güç bir durumdan az bir zararla sıyrılmak; ucuz kurtulmak. ...
Ucuz kurtulmak (bir şeyden)
bk. Ucuz atlatmak. ...
Ucuz pahalı
Fiyatın düşük ya da yüksek olmasına bakmadan ...
Ucuza çıkmak (mal olmak)
Az para harcayarak elde etmek ...
Ucuza getirmek (mal etmek) (bir şeyi)
Onu ucuz fiyatla satın al mak. ...