– Kendisini ilgilendirmeyen işe karışmak.
– gerekmeden her işe karışmak ...
Arama Sonucu – "Bakır oluşn gümüş görmümndeki bir alaşım"
Burun buruna gelmek (biriyle, bir şeyle)
Onunla beklenmedik bir anda karşılaşmak (Kars. Yüz yüze gelmek.) ...
Burun kıvırmak (bir şeye)
– önem vermemek, küçümsemek, beğenmemek ...
büyük bir orman ağacı
– sedir, sekoya, maun ...
Büyük görmek (birini, kendini)
Birini ya da kendini yüceltmek, oldu ğundan üstün tutmak. ...
Buyur etmek (birini)
Konuğu “buyurun” diyerek işeri almak ya da sofraya şağırmak. ...
Buzdolabına koymak (bir şeyi)
Bir sorunun çözümünü ileri ki bir tarihe bırakmak. (Kars. Askıya almak.) ...
cabir
(Ar.) Er. – 1. Cebreden, zorlayan. 2. Galip gelen. 3. Aziz ve kuvvetli olan. Allahın hükümlerini uygulamada güç kullanan. 4. Kırıkçı, kırık sancı. Cabir b. Abdullah b. el-Ensari ...
CABiRE
(Ar.) Ka. – (bkz. Cabir). ...
Cam, camdan yapılmış bir şey
– sırça ...
çamur atmak (sıçratmak) (birine)
Birini kötü bir işe bulaşmış gösterip lekelemeye çalışmak, iftira etmek. (Kars. Kara çalmak, leke sürmek.) ...
Can atmak (bir şeye, bir şey yapmaya)
– şiddetle arzu etmek, çok istemek
– Onu elde etmeyi, herhangi bir duruma kavuşmayı çok istemek. ...
Can dayanmamak (bir şeye)
1. Kötü, aa bir durum karşısında da yanıklılığını yitirmek. -2. Sevinşli bir durumdan hoşnut olmak. ...
Can evinden (evine) vurmak (yıkmak) (birini)
En duyarlı yerinden saldırmak, en hayati noktasından yaralamak. ...
Can kulağı ile dinlemek (birini, bir şeyi)
Anlatılanları iyice kavrama ya çalışarak, dikkatlice dinlemek. ...
çanak tutmak (açmak) (bir şeye)
– davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak ...
Canı çekmek (bir şeyi)
Onu istemek, arzulamak, ona imrenmek. (Kars. Ağzı sulanmak, gönlü çekmek.) ...
Canı gitmek (bir şeye)
özen gösterilen, üzerine titrenen bir şeye za rar gelecek diye çok kaygılanmak. ...
Canı istemek (bir şeyi)
– Bir şeyi yapmaya ilgi, heves duymak.
– Bir şeye karşı içinde istek uyanmak. ...
Canından etmek (birini)
– Onun ölümüne yol açmak, onu öldürmek. ...
Canını dar atmak (bir yere)
Tehlikeli durumdan güçlükle kurtularak bir yere sığınmak. ...
çapraza getirmek (birini)
Onu tuzağa düşürmek. ...
çarığı ters giydirmek (birine)
bk. Pabucu ters giydirmek. ...
çarşur etmek (bir şeyi)
Elindeki parayı vb’yi gereksiz yerlere harca yıp tüketmek. ...
cebabire
zorbalar. ...