Ona direnmek, boyun eğmemek. Karşı gelmek (birine) ...
Arama Sonucu – "Bir işi yerine getirme"
karşı koyan kişi
– direnişçi, dayanan, muarız ...
Karşı olmak (bir şeye)
Ona katılmamak; onun öyle yapılmasına uy gun görmemek. Karşısına almak (birini) ...
Karşılık vermek (birine, bir şeye)
1. Ona karşı gelmek, baş kaldırmak. -2. Ona yanıt vermek, cevap vermek. ...
kas kirişi ve zarı
– sinir ...
kasa görevlisi
– kasiyer, kasadar ...
kasap, yağı bol bulunca gerisini yağlar
– “elinde kendisine gerekli olandan fazla şey bulunan kimse, bunu gereksiz yere savurup telef eder” anlamında kullanılan bir söz ...
kaşara benzer bir tür peynir
– Kaşkaval ...
Kasıp kavurmak (bir şeyi, ortalığı)
1. Bir doğal afet gibi çevreye büyük zarar vermek. -2. Bir zorba, katı ve acımasız tutumuyla çevresindekiler de korku, dehşet uyandırmak. ...
Kasvet basmak (çökmek) (birini)
Bunalmak, sıkılmak (Kars. işi da ralmak.) ...
Kasvet vermek (bir şey birine)
– sıkıntı vermek ...
Kavgaya tutuşmak (biriyle)
Onunla kavga etmeye başlamak. ...
Kavuna benzer bir meyve
– papaya ...
kayınbirader (kayın birader)
– kayın ...
Kayıtsız kalmak (bir şeye, birine)
Ona önem vermemek, onu umur samak, onunla ilgilenme gereği duymamak; lakayıt kalmak. ...
Kayıttan düşmek (bir şeyi)
Bir şeyin adını, numarasını defterde sil mek. ...
kazan (biri) kepçe (bir yer)
– “bir yeri etraflıca (dolaşmak, aramak)” anlamında kullanılan bir söz ...
Kazdığı çukura (kuyuya) kendisi düşmek
– Başkası için yapmayı düşündüğü kötülüğe kendisi uğramak. ...
Kazık atmak (birine)
Onu aldatmak, kandırmak; madik atmak. ...
kebir
– Büyük, ulu
– Yaşlı
– Çocukluktan çıkıp bülûğa ermiş kimse.
– “Bütün varlıkları kendinden yaratan, evveli ve sonu olmayıp ezelden ebede devam eden, varlığı noksansız ve mükemm ...
KEBiRE
(Ar.) Ka. – (bkz. Kebir). ...
Kedi ciğere bakar gibi bakmak (bir şeye)
Canının çektiği bir şeye iştahla bakmak. ...
Kefalgillerden bir balık
– kobar ...
Kem gözle bakmak (birine)
1. Kötü niyetle bakmak, -2. Nazar değ di ren bir bakışla bakmak. ...
Kemik atmak (birinin önüne)
Oyalamak, susturmak amacıyla ona küçük bir şey vermek. ...