– operet ...
Arama Sonucu – "Bir tatlı su balığı"
eğlendirici oyunlardan her biri
– numara ...
ehlisünnet
– sıfat, din b. Sünnet ehli ...
ekabir
– Büyükler, devlet büyükleri, ileri gelenler
– alay Kendini beğenmiş kimse ...
Ekmeğinden etmek (birini)
Onu işinden çıkarmak, atmak. ...
Ekmeğinden olmak (biri)
Geçimini sağlayan işinden zorunlu olarak ayrılmak. ...
Ekmeğine yağ sürmek (bir şey, birinin)
– Birinin yararına göre eylemde bulunmak, istemese de birinin işine yarayacak biçimde hareket etmek ...
Ekmeğini yemek (birinin)
– birisinin işinde çalışarak kendi geçimini sağlamak
– geçim yönünden birisinin yardımından yararlanmak ...
Ekmeğiyle oynamak (birinin)
Bir kimse kendisinin ya da başkasının işini kaybetmesine neden olmak. ...
Ekmek elden su gölden
çalışmayıp başkasının kesesinden bol bol yiyip işme. ...
Ekonomide sürüm
– Emisyon ...
ekşi bir meyve
– limon, greyfurt, erik, elma ...
Eksik etmemek (bir şeyi)
1. O şeyi her zaman bulundurmak. -2. Ona devam etmek, onu sürekli yapmak. ...
Eksik olsun
1. “istemem, gereği yok.” anlamında öfkeyle söylenir. -2. Kızılan bir kimse işin “ölsün!” anlamında kullanılır. ...
Eksikliğini duymak (bir şeyin, birinin)
O şeyin eksik, yarım, noksan olduğunun bilincine ermek; o kimseyi arar olmak. ...
El atmak (bir şeye)
1. Yeni bir işe başlamak. -2. Birisinin işine karış mak; müdahale etmek. -3. Birine sarkıntılık etmek. ...
El atmak (birinden)
1. Tarikatlarda bir mürit, mürşidinden başkaları na yol gösterme iznini almak. -2. Bir sanat öğrenen şırak, ustasından kendi başına iş yapabilme iznini almak. -3. iskambil oyunlarında kar şı tarafta ...
El basmak (bir şeye)
Ekmek ya da kutsal kitaplardan biri üzerine el koyarak ant içmek, yemin etmek. ...
el birliği
– Bir iş yapmak için birleşme, beraberlik, dayanışma ...
El çabukluğuna getirmek (bir şeyi)
Bir işi, hilesini sezdirmeden çabucak yapmak ...
El çekmek (bir şeyden)
O şeyden vazgeçmek, artık onu yapmamak. ...
El çektirmek (birisine, işten)
Onu görevinden, işinden uzaklaştırmak. ...
El etek çekmek (bir şeyden)
1. Artık o şeyle uğraşmaz olmak. -2. Kendini bütünüyle ibadete vermek. ...
El etmek (birine)
Ona “gel” anlamında el sallamak. ...
El koymak (bir şeye)
1. Bir şeyi, kendi buyruğu altına almak; bir yerin yönetimini kendi yetki sınırlan işine almak. -2. Bir yolsuzluğu orta ya çıkarmak için incelemesine girişmek. ...