Ona üstünkörü bakmak, şöyle bir bak mak, onu yüzeysel olarak okumak, incelemek. ...
Arama Sonucu – "Bir yer yaygısı"
Göz kırpmak (birine)
1. Gözkapağını bilinçli ya da bilinçsizce aşıp kapamak. -2. Bir kimsenin halini hatırını gözünü aşıp kapayarak sormak. -3. Söylediği sözün doğru olup olmadığını yanındakine işaretle anlatmak için gö ...
Göz koymak (bir şeye, birine)
Onu elde etmeyi amaçlamak. ...
Göz kulak olmak (bir şeye, birine)
– görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak
– gözetmek, korumak, bakmak ...
Göz önünde tutmak (bulundurmak) (bir şeyi)
Bir şeyin nasıl sonuçlanacağını, gerçekleşmesinin hangi koşullara bağlı olduğunu düşünmek (Kars. Dikkate almak, hesaba katmak.) ...
Göz önüne getirmek (bir şeyi)
Onun nasıl olacağını düşünmek, onu gözünde canlandırmak, tasarlamak. ...
Göz ucuyla bakmak (bir şeye)
Başını şevirmeden gözleriyle yan dan, sezdirmeden bakmak. ...
Gözaltına almak (gözaltı etmek) (birini)
Onu belli bir yerde oturmak zorunda bırakıp hareketlerini denetlemek, onu gözetim altında tutmak. ...
Gözdağı vermek (birine)
Onu tehdit etmek, istediğini yaptırmak, kabul ettirmek için baskı yapmak. (Kars. Kafa tutmak, posta koymak.) ...
Gözden çıkarmak (bir şeyi)
– Bir şeyin elden gitmesine isteyerek ya da istemeyerek razı olmak, onu feda etmeye karar vermek. ...
Gözden geçirmek (bir şeyi)
1. Ne olduğunu anlamak için ona iyice bakmak, incelemek. -2. Onu okumak. ...
Göze almak (bir şeyi)
Bir işi gerçekleştirmek için ortaya çıkabilecek bütün engelleri, tehlikeleri kabullenmek. ...
Gözlerinden okumak (bir şeyi)
Düşünce ve niyetlerinin ne olduğu nu bakışlarından anlamak. ...
Gözlerini açmak (biri) (birinin)
– uyanmak
– kendine gelmek, ayılmak
– uyanık, dikkatli bulunmak ...
Gözlerini alamamak (bir şeyden, birinden)
Duyduğu hayranlık nedeniyle bakışlarını onun üzerinden ayıramamak. ...
Gözü alışmak (bir şeye)
iyi seşemediği bir şeyi bir süre sonra net olarak görmeye başlamak. ...
Gözü hiçbir şey görmemek
– heyecana kapılıp başka hiçbir şeyle uğraşamaz duruma gelmek
– bendini bütünüyle işine verip hiçbir başka şeyle ilgilenmez olmak
– öfkesinden ötürü sonucunun ne olacağını bilmediği ...
Gözü ilişmek (bir şeye)
Onu farkında olmadan görmek ...
Gözü ısırmak (birini)
Onu bir yerden tanıyacak gibj olmak; biri ona tanıdık gibi gelmek ...
Gözü kesmek (bir şeyi) (birini)
Bir işi kendisinin ya da adı geçen kişinin yapabileceğine inanmak ...
gözü kör olsun (bir şeyin)
– bazı zorunlu durumlarda zararı istemeyerek kabullenmeyi anlatan bir söz
– gereksinim duyulan şeyin yokluğunda söylenen bir söz ...
Gözü olmak (bir şeyde, birinde)
Onu elde etmeyi çok istemek. ...
Gözü tutmak (birini, bir şeyi)
Onu beğenmek, ona güvenmek. ...
Gözü yememek (bir şeyi)
Onu yapmaya bir türlü karar verememek; göze alamamak. ...
Gözü yılmak (bir şeyden)
Daha önce denenen ve başarısız olunan bir işi yapmaya girişmekten çekinmek. ...