– İnsanın gönlünü inciten, onuruna dokunan ağır söz ...
Arama Sonucu – "Duş ı ıztırar"
acı su
– İçindeki minerallerin etkisiyle tadı sert olan kuyu veya pınar suyu ...
Acı tatlı
– zarf. Şöyle böyle
– Hem hoş hem üzüntü verici olan. ...
acı vermek
– birinin üzülmesine sebep olmak, incitmek ...
acı yavşan
– hlk. Tüylü dalak otu.
– Yavşan otu, veronica denilen ve kaynamış suyu ağrılara ilaç olarak kullanılan bir bitki.
– Veronika denen bitki, pelin ...
acı yeşil
– Çarpıcı, göz alıcı yeşil
– sıfat. Bu renkte olan ...
acı yitimi
– (tıp) sinir bozukluğu, çok ilaç alma, donma vb. sebeplerle acı duyumunun birazının veya tamamının yok olması
– ağrı kesimi, analjezi. ...
acıbadem ağacı
– erez ...
açığa alınma
– Açığa alınmak işi
– belirli bir süre işten el çektirilme ...
açığa alınmak
– nsz. Belirli bir süre işten el çektirilmek ...
Açığa alma
– Açığa almak işi.
– Bir görevliyi geçici bir süre işten uzaklaştırma ...
açığa almak
-i Bir görevliyi geçici bir süre işten uzaklaştırmak. ...
Açığa çıkarmak (birini) (bir şeyi)
– ortaya çıkarmak, gözler önüne sermek, anlaşılır duruma getirmek
– Bir durumu fark ederek aydınlatmak.
– O şeyi kimyasal bir işlemle başka şeylerden ayırmak.
– işinden çıkarma ...
açığa çıkmak
– belli olmak, anlaşılmak
– rıhtıma aborda veya kıçtankara olmuş bir gemi bulunduğu yerden kalkarak daha uzaktaki bir yere demirlemek üzere kıyıdan uzaklaşmak. ...
açığa çıkmış
– duyulmuş
– afişe ...
Açığa çıkmış duyulmuş
– Afişe ...
açığa satış
– yoktan satış
– Borsa oyuncusunun sahip olmadığı ama değerinin düşeceğini tahmin ettiği hisse senedi veya dövizi ödünç alarak satması. ...
açığa vurmak
– belli etmek, ortaya çıkarmak ...
açığı çıkmak
– saklamakla görevli bulunduğu paranın veya malın eksik olduğu anlaşılmak ...
Açığını kapatmak (birinin) (bir şeyin)
– Birinin eksik bıraktığı işleri tamamlamak.
– Birini hesap açığını ödemek.
– eksiğinin veya küçük düşürücü durumunun anlaşılmamasını sağlamak
– eksiğini tamamlamak ...
Açığını yakalamak (birinin)
Onun hesap hilesini, yalanını, hatalı bir işini fark etmek, bulmak. ...
acık
– Fr. Dysphorie
– Dağlarda yetişen bir çeşit yabani elma.
– Biraz, azıcık, pekaz.
– Öç, intikam, kin, garaz.
– İnat, zıddiyet, nisbet. ...
açık
– Bir gereksinimin karşılanamaması durumu
– Belli bir yerin biraz uzağı
– Denizin kıyıdan uzakça olan yeri
– sf. Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı
– sf. Engelsiz, s ...
Açık açık
– Hiçbir gizli yön bırakmadan ; içtenlikle.
– saklamaksızın
– bütün ayrıntılarıyla ...
açık ağıl
– Koyunların ve keçilerin barındırıldıkları üstü açık, etrafı taş duvar veya çitlerle çevrili basit barınak ...