– Göz bağı yapan kimse, illüzyonist
– Göz boyayıcı, sihirbaz ...
Arama Sonucu – "Göz yaşları"
Göz banyosu
1. Göz hastalıklarının iyileştirilmesi işin yapılan banyo. -2. Kadınlara hoşlanarak bakma. ...
Göz boyamak
– Kandırmak, yanıltmak, gösterişle aldatmak
– Kötü bir şeyi iyi olarak gösterip aldatmak.
...
göz çukuru
– Göz yuvarlarının içinde bulunduğu kemik boşluk.
– cevf-i hicacî
– Gözün içinde bulunduğu kemiksi boşluk.
– İçinde göz küresinin bulunduğu kemik boşluk, orbit, orbita.
– ...
Göz değmek (birine, bir şeye)
Uğursuzluk ya da kötülük getirdiğine inanılan kıskanş ya da hayran’ bakışlar nedeniyle kötü bir duruma düşmek; göze gelmek. ...
Göz dikmek (bir şeye, birine)
Onu ne pahasına olursa olsun ele ge şirmek istemek. ...
Göz doldurmak
1. Bir şey görünüşüyle umulan etkiyi yapmak. -2. Bir kimse bir becerisi, başarısı vb’den ötürü beğenilmek. ...
Göz etmek (birine)
Ona göz ve kaşını oynatarak ne demek istediği ni anlatmak; kaş göz etmek. ...
Göz gezdirmek (bir şeye)
Ona üstünkörü bakmak, şöyle bir bak mak, onu yüzeysel olarak okumak, incelemek. ...
Göz göre göre
1. Herkesin gözü önünde. -2. çok aşık olduğu hal de. ...
Göz göze gelmek
Bakışları karşılaşmak. ...
Göz gözü görmemek
Sis, toz, duman gibi engeller yüzünden hiçbir şey görülmez olmak. ...
Göz hakkı
imrenilecek bir şeyden görenlere verilen pay. ...
göz hapsi
– huk. Bir kimseye bulunduğu, yaşadığı yerden ayrılmaması biçiminde verilen ceza ...
Göz kamaştırmak
1. Görmeyi bulanıklaştırmak. -2. Güzel bir şey büyük hayranlık uyandırmak. ...
Göz kırpmak (birine)
1. Gözkapağını bilinçli ya da bilinçsizce aşıp kapamak. -2. Bir kimsenin halini hatırını gözünü aşıp kapayarak sormak. -3. Söylediği sözün doğru olup olmadığını yanındakine işaretle anlatmak için gö ...
Göz koymak (bir şeye, birine)
Onu elde etmeyi amaçlamak. ...
Göz kulak olmak (bir şeye, birine)
– görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak
– gözetmek, korumak, bakmak ...
Göz nuru dökmek
iyi bir yapıt ortaya koymak için dikkatli ve yorucu bir çalışma yapmak. ...
Göz önünde tutmak (bulundurmak) (bir şeyi)
Bir şeyin nasıl sonuçlanacağını, gerçekleşmesinin hangi koşullara bağlı olduğunu düşünmek (Kars. Dikkate almak, hesaba katmak.) ...
Göz önüne getirmek (bir şeyi)
Onun nasıl olacağını düşünmek, onu gözünde canlandırmak, tasarlamak. ...
Göz süzmek
– Baygın ve anlamlı bakmak
– Göz kapaklarını hafifçe birbirine yaklaştırarak nazlı nazlı bakmak. ...
Göz ucuyla bakmak (bir şeye)
Başını şevirmeden gözleriyle yan dan, sezdirmeden bakmak. ...
göz var, izan var
– bir şeyin göz ve akıl yoluyla anlaşılacağını anlatan bir söz ...
Göz yummak
– Görmezlikten gelmek, hoş görmek, bağışlamak
– Umudunu kesmek, umutsuzluğa düşmek. ...