– zanlı, şüpheli ...
Arama Sonucu – "Göz yaşları"
Gözaltına almak (gözaltı etmek) (birini)
Onu belli bir yerde oturmak zorunda bırakıp hareketlerini denetlemek, onu gözetim altında tutmak. ...
gözcü
– Gözlemleme veya gözetleme işini yapan kimse
– Gözetmen.
– halk ağzında. Göz doktoru.
– Gözeten, gözetleyici, nigehban, casus.
– Alevîlerin cem ayinlerinde düzeni sağlay ...
Gözdağı vermek (birine)
Onu tehdit etmek, istediğini yaptırmak, kabul ettirmek için baskı yapmak. (Kars. Kafa tutmak, posta koymak.) ...
GöZDE
(Tür.) Ka. 1. Göze girmiş olan sevilen beğenilen, benimsenen. 2. Beğenilen kadın. 3. Osmanlı sarayında padişahın ilk dört cariyesine verilen ünvan. ...
Gözden çıkarmak (bir şeyi)
– Bir şeyin elden gitmesine isteyerek ya da istemeyerek razı olmak, onu feda etmeye karar vermek. ...
Gözden düşmek
Başkalarının sevgi, saygı ve güvenini söylediği söz ler ya da yaptığı davranışlar nedeniyle yitirmek. ...
Gözden geçirmek (bir şeyi)
1. Ne olduğunu anlamak için ona iyice bakmak, incelemek. -2. Onu okumak. ...
Gözden kaçmak
Farkına varılmamak, görülmemek. ...
Gözden kaybolmak
– Ortadan çekilmek veya görünmez olmak, kaybolmak
– Görülmez olmak, yok olmak.
...
Gözden uzaklaşmak
Ayrılıp görülmeyecek yere gitmek. ...
gözdengeçiricilik
– Devrimci bakış açısından Marksizmi doğrulamak ya da haklı çıkarmak için yeniden yorumlayıp özünü değiştirerek bu görüşü savunan akım.
– ing. revisionism ...
GöZE
Hücre ...
Göze almak (bir şeyi)
Bir işi gerçekleştirmek için ortaya çıkabilecek bütün engelleri, tehlikeleri kabullenmek. ...
Göze batmak
– aşırı derecede görünür olmak
– tedirgin etmek, uygunsuz veya yakışıksız görünmek
– çekememezliğe yol açmak ...
Göze çarpmak
1. Görünüşüyle dikkatleri üzerinde toplamak. -2. Görülmek, fark edilmek. ...
Göze gelmek
1, bk. Göz değmek. -2. Görünüşüyle başkalarının dikkatini çekmek. ...
Göze girmek
– Yaptıklarıyla çevresindekilerin sevgi ve güvenini kazanmak.
– davranış ve yetenekleriyle ilgi ve önem kazanmak ...
Göze görünmek
1. Belli, aşık olmak. -2. Var olmadığı halde varmış gibi görünmek. ...
Göze görünmemek
Ortalıkta dolaşmamak, saklanmak. ...
Göze göz, dişe diş
Kötülüğe kötülükle karşılık verme yöntemi. (Kars. Kısasa kısas.) ...
gözel
– Güzel.
– Buğday, toprak vb. şeyler elenen iri gözlü büyük kalbur.
– bk. gözer ...
gözemek
-i Kumaştaki deliği örerek kapatmak
– Dikilen bitkilerin seyrek yerlerini sıklaştırmak ...
GöZEN
(Tür.) Ka. – Bir nevi alageyik. ...
gözene
– Kovandan bal alırken arılardan korunmak için başa giyilen, ön tarafı telden başlık, gözlük ...