– Ayağın üstündeki tümsek yer. ...
Arama Sonucu – "Geniş ağızlı balık ağı"
Ağın
– Elâzığ iline bağlı ilçelerden biri.
– Hasis, pinti
– Zorba, haydut.
– Yükseliş, yüceliş.
– İhtiyar, yaşlı.
– Daha fazla.
– Aşk, sevda. ...
Ağına düşmek
Birinin tuzağına düşmek. Ağır aksak ...
ağına düşürmek
– tuzağına düşürmek. ...
ağınma
– Ağınmak işi.
– uçunma.
– süblimasyon
– Katının ergimeden buhara dönüşmesi olayı. ...
ağınmak
– (nsz) Hayvan yere yatıp yuvarlanmak.
– Yuvarlanmak, debelenmek.
– Soğuktan donan ve birdenbire sıcağa tutulan eller çok sızlamak.
– Açlıktan ölmek.
– Rengi uçmak, benzi ...
ağır
– sf. Tartıda çok çeken, hafif karşıtı
– Çapı, boyutu büyük
– Yavaş
– Yoğun
– Fiziksel sebeplerden dolayı güç işiten (kulak).
– mec. Değeri çok olan, gösterişli
...
ağır ağır
– zf. Yavaş yavaş
– Dikkatli ve özenli bir biçimde
– Dolu dolu ...
ağır aksak
– müz. Klasik Türk müziğinde bir usul.
– sf. Yavaş.
– sf. mec. Kesintili, düzensiz.
– zf. Yavaş ve düzensiz bir biçimde ...
ağır aksak yürümek
– yavaş olarak, istenilen hızda olmayarak yürümek (gitmek, ilerlemek).
– düzensiz, aralıklı olarak yürümek (gitmek, ilerlemek). ...
ağır aksaklık
– Ağır aksak olma durumu ...
ağır almak
– Kulağı az işitmek. ...
ağır ayak
– Gebe, yüklü, doğurması yakın.
– Tembel, ağır canlı, vurdum duymaz.
– Yavaş yavaş, ağır ağır ...
ağır başlı
– bk. ağırbaşlı ...
Ağır basmak
– Bir yön, bir taraf daha üstün gelmek.
– ağırlık olarak fazla gelmek. ...
Ağır canlı
– Gebe, yüklü, doğurması yakın. ...
ağır çekim
– Film gösteriminde hız düşürerek yapılan iş.
– zf. mec. Yavaş bir biçimde:
– İng. slow motion ...
ağır çekmek
– tartıda ağır gelmek. ...
ağır ceza
– huk. Beş yıldan yukarı olan hapis cezaları ...
ağır durmak
– ciddi, ağırbaşlı, oturaklı, soğukkanlı hareket etmek ...
Ağır duymak (işitmek)
Kulakları iyi duymamak. ...
Ağır elli
– bk. ağırelli ...
ağır ezgi
– sf. alay Çok ağır, yavaş yavaş ...
Ağır gelmek
– Ağırlığı fazla gelmek.
– gücüne gitmek, onuruna dokunmak
– yapılması güç gelmek. ...
Ağır gitmek
Bir iş normal temposundan daha yavaş yürümek. ...