Onunla kavga etmeye başlamak. ...
Arama Sonucu – "Havada da bulunan bir gaz"
Kavuna benzer bir meyve
– papaya ...
Kayda değer
önemli, sözüedilebilecek (şey). ...
kayınbirader (kayın birader)
– kayın ...
Kayıtsız kalmak (bir şeye, birine)
Ona önem vermemek, onu umur samak, onunla ilgilenme gereği duymamak; lakayıt kalmak. ...
Kayıttan düşmek (bir şeyi)
Bir şeyin adını, numarasını defterde sil mek. ...
kazan (biri) kepçe (bir yer)
– “bir yeri etraflıca (dolaşmak, aramak)” anlamında kullanılan bir söz ...
Kazık atmak (birine)
Onu aldatmak, kandırmak; madik atmak. ...
Kazık kadar
1. Kocaman (kimse). -2. Uzun (boy). ...
kebir
– Büyük, ulu
– Yaşlı
– Çocukluktan çıkıp bülûğa ermiş kimse.
– “Bütün varlıkları kendinden yaratan, evveli ve sonu olmayıp ezelden ebede devam eden, varlığı noksansız ve mükemm ...
KEBiRE
(Ar.) Ka. – (bkz. Kebir). ...
kedhüda
kahya. ...
Kedi ciğere bakar gibi bakmak (bir şeye)
Canının çektiği bir şeye iştahla bakmak. ...
Kefalgillerden bir balık
– kobar ...
Kekliğin Boynundaki Siyah Halka
– Ala ...
Kem gözle bakmak (birine)
1. Kötü niyetle bakmak, -2. Nazar değ di ren bir bakışla bakmak. ...
KEMANDAR
(Fars.) Er. – Yay tutan, yay tutucu. ...
Kemik atmak (birinin önüne)
Oyalamak, susturmak amacıyla ona küçük bir şey vermek. ...
Kendi halinde (haline) bırakmak (bir şeyi, birini)
1. üzerinde çalışmamak -2. Onunla ilgilenmemek, ona karışmamak. ...
Kendi havasında olmak (kendi havasına gitmek)
Aklına eseni yapmak, istediği gibi davranmak. ...
Kendine mal etmek (bir şeyi)
Onu benimsemek, kendinin saymak. ...
Kendini ağır (ağıra, ağırdan) satmak
Bir işi birçok ricadan sonra yapmaya karar vermek; nazlanmak. ...
Kendini alamamak (bir şeyden)
Bir işi yapmadan edememek. ...
Kendini atmak (bir yere)
Hemen oraya gitmek ...
Kendini bir şey sanmak
– kendini olduğundan çok değerli görmek ...