Ona, üzerinde pek durmadan şöyle bir bakmak. ...
Arama Sonucu – "Ma' sûma"
Göz boyamak
– Kandırmak, yanıltmak, gösterişle aldatmak
– Kötü bir şeyi iyi olarak gösterip aldatmak.
...
Göz doldurmak
1. Bir şey görünüşüyle umulan etkiyi yapmak. -2. Bir kimse bir becerisi, başarısı vb’den ötürü beğenilmek. ...
Göz kamaştırmak
1. Görmeyi bulanıklaştırmak. -2. Güzel bir şey büyük hayranlık uyandırmak. ...
Göz kırpmak (birine)
1. Gözkapağını bilinçli ya da bilinçsizce aşıp kapamak. -2. Bir kimsenin halini hatırını gözünü aşıp kapayarak sormak. -3. Söylediği sözün doğru olup olmadığını yanındakine işaretle anlatmak için gö ...
Göz koymak (bir şeye, birine)
Onu elde etmeyi amaçlamak. ...
Göz kulak olmak (bir şeye, birine)
– görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak
– gözetmek, korumak, bakmak ...
Göz önünde tutmak (bulundurmak) (bir şeyi)
Bir şeyin nasıl sonuçlanacağını, gerçekleşmesinin hangi koşullara bağlı olduğunu düşünmek (Kars. Dikkate almak, hesaba katmak.) ...
Göz ucuyla bakmak (bir şeye)
Başını şevirmeden gözleriyle yan dan, sezdirmeden bakmak. ...
Göz yummak
– Görmezlikten gelmek, hoş görmek, bağışlamak
– Umudunu kesmek, umutsuzluğa düşmek. ...
Gözaltına almak (gözaltı etmek) (birini)
Onu belli bir yerde oturmak zorunda bırakıp hareketlerini denetlemek, onu gözetim altında tutmak. ...
Gözden çıkarmak (bir şeyi)
– Bir şeyin elden gitmesine isteyerek ya da istemeyerek razı olmak, onu feda etmeye karar vermek. ...
Gözden kaçmak
Farkına varılmamak, görülmemek. ...
Gözden kaybolmak
– Ortadan çekilmek veya görünmez olmak, kaybolmak
– Görülmez olmak, yok olmak.
...
Gözden uzaklaşmak
Ayrılıp görülmeyecek yere gitmek. ...
Göze almak (bir şeyi)
Bir işi gerçekleştirmek için ortaya çıkabilecek bütün engelleri, tehlikeleri kabullenmek. ...
Göze batmak
– aşırı derecede görünür olmak
– tedirgin etmek, uygunsuz veya yakışıksız görünmek
– çekememezliğe yol açmak ...
Göze çarpmak
1. Görünüşüyle dikkatleri üzerinde toplamak. -2. Görülmek, fark edilmek. ...
Gözleri (gözü) kapanmak
1. ölmek. -2. iyice uykusu gelmek. ...
Gözleri (gözü) yollarda (yolda) kalmak
Sevilen bir kimseyi özlemle beklemek. ...
Gözleri açılmak
1. Uyanmak. ~2. Bilinçlenmek; gerçeklerin, olup bitenlerin farkına varmak. ...
Gözleri bayılmak
Uyku, istek gibi bir durum gözlerinden anlaçılmak. ...
Gözleri dolmak (dolu dolu olmak)
Sevinşten ya da üzüntüden ağla yacak kadar duygulanmak. ...
Gözleri fattaşı gibi açılmak
Hayretten, şaşkınlıktan dolayı gözleri nor malden çok açılmak. ...
Gözleri fıldır fıldır (oynamak)
Zekice, meraklıca, şapkınca (bakmak). ...