– sf. Atatürkçü ...
Arama Sonucu – "Ma' sûma"
keman
1.yay. 2.keman. ...
keman yayı
– müzik. Kemana takılıp ses vermeyi sağlayan tel, arşe. ...
KEMANDAR
(Fars.) Er. – Yay tutan, yay tutucu. ...
kemane
– müzik. Keman ve kemençe yayı
– müzik. Bir tür halk çalgısı
– Delgi veya küçük torna çevirmek için kullanılan ok yayı biçimindeki araç
– denizcilik. Ağaç gemilerde talimarın ü ...
kemane çekme
– spor. Yağlı güreşte, elleri hasmının arkasından göğsü üzerinde kilitledikten sonra midesi ve karnı üzerinde kuvvetli bir biçimde ve bastıra bastıra gezdirme ...
kemanebru
kaşı yay gibi olan sevgili. ...
Kemani
– Alaturka müzikte keman çalan kimse/kişi.
– Tahtaya delik açmak için kullanılan bir araç. ...
kemankeş
okçu, yay çeken. ...
kemayenbaği
gerektiği gibi. ...
Kemerini (kemerleri) sıkmak
Tutumlu yaşamaya katlanmak. ...
Kemik atmak (birinin önüne)
Oyalamak, susturmak amacıyla ona küçük bir şey vermek. ...
kemik içi maddesi
– ilik ...
Kemikleri sızlamak
– (ölü) huzursuz, rahatsız olmak. ...
Kemiklerini kırmak
Kötü biçimde dövmek. (Kars. Dayak atmak.) ...
Kendi ağzıyla tutulmak
– suçu, yalanı veya iddiasının yanlışlığı kendi sözüyle ortaya çıkmak ...
Kendi halinde (haline) bırakmak (bir şeyi, birini)
1. üzerinde çalışmamak -2. Onunla ilgilenmemek, ona karışmamak. ...
Kendi havasında olmak (kendi havasına gitmek)
Aklına eseni yapmak, istediği gibi davranmak. ...
Kendi kendine gelin güvey olmak
Başkasıyla birlikte yapılması ka rarlaştırılan bir işi kendisi tasarlayıp yapıyormuş izlenimi vermek. ...
Kendi kuyusunu kendi kazmak
Kendisine zarar verecek bir davranış ta bulunmak. ...
Kendi payıma
“Benim düşünceme göre.’ anlamında. ...
Kendi yağıyla kavrulmak
Hiç kimseden yardım almadan, kendi gereksinimlerini karşılamaya çalışmak ...
kendine aşık olma hali
– narsisizm ...
Kendine hakim olmak
Yanlış bir iş yapmamak, söz söylememek. (Kars. Kendini tutmak.) ...
kendine mahsus
– sf. Kendine özgü ...