– bir yerden çıkamamak
– kuşatılmak, sarılmak, çevrilmek ...
Arama Sonucu – "Ma' sûma"
mahsus
– sf. Özgü
– Biri veya bir şey için ayrılmış, münhasır
– Özel
– zf. Özellikle
– zf. Bilerek, isteyerek, kasten
– zf. Şakadan
– sf. Duyulan, anlaşılan, hissedi ...
mahsusen
– zarf. Özellikle ...
mahsusluk
– Mahsus olma durumu, özellik, özgülük. ...
mahsustan
– zarf. İsteyerek, özellikle ...
MAHSUT
(Ar.) Er. – Hasat edilmiş, ekini biçilmiş. Biçilmiş ekin. ...
mahtab
mehtap. ...
MAHTER
(Fars.) Ka. – Yeni ay, ayça, hilal. ...
mahtum
mühürlü. ...
mahtut
1.yazılı. 2.çizili. ...
mahunya
– bitki bilimi. İki çeneklilerden, çiçekleri sarı renkte, kokulu ve salkım durumunda olan, köklerinden sarı boya çıkarılan bir süs bitkisi (Mahonia). ...
MAHUR
(Fars.) – Türk musikisinde rast perdesinde karar kılan bir makam. – Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. ...
mahurbuselik
– müzik. Klasik Türk müziğinde bir makam ...
mahut
– sıfat, eskimiş. Bilinen, adı geçen, sözü geçen ...
mahv
– Yok etme, varlığına son verme
– Yok olma, harap olma
– tasavvuf. Kulun beşerî zaaflardan kurtulup bütün iş ve davranışlarında Allah’ın küllî irâdesine teslim olması durumu ...
mahvediş
– Mahvetme işi ...
mahvetme
– Mahvetmek işi ...
mahvetmek
yok etmek. ...
mahviyet
– Alçak gönüllülük
– Arapça. maḥviyyet ...
mahviyyet
– Alçak gönüllülük. Tevazu. Kendi kusurunu bilip kendine haddinden fazla kıymet vermemek. Tevazu içinde olmak ...
mahvolmak
– Yok olmak
– Bozulup yararsız duruma gelmek.
– Onulmaz duruma gelmek.
– Boşa gitmek, heba olmak. ...
mahvoluş
– Mahvolma işi ...
Mahya
– Ramazan gecelerinde, camilerde iki minare arasına gerilen ipler üzerine kandil veya elektrik ampulleriyle yazılan yazı veya yapılan resim
– çatılarda iki eğik yüzeyin birleştiği bölüm.
& ...
mahz
sırf, sade, tam. ...
mahz-ı hakikat
– Gerçek mahiyet, gerçeğin aslı.
– En doğrusu, en gerçeği.
– Sadakatın, bağlılığın, doğruluğun, kadirbililiğin ta kendisi.
– Tam bir hakikat.
– Hakikatin, gerçeğin ta ken ...