Sabırlı, ciddi, soğuk kanlı olmak. ...
Arama Sonucu – "a mak"
ağır oturmak
– ağırbaşlı olmak. ...
ağır satmak
– Nazlanmak, gönülsüz davranmak ...
Ağırdan almak
– bir işi gereken süre içinde bitirmemek, geciktirmek
– bir işi gönülsüz, isteksiz yapmak ...
ağırlamak
-i Konuğa saygı göstererek onun her türlü rahatını, gereksinimini sağlamak, ikram etmek, izaz etmek
– Tazim, tevkir etmek, hürmet ve itibar göstermek. ...
ağırlaşmak
– Ağır duruma gelmek.
– Sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak.
– Gökyüzü bulutlu ve karanlık, iç karartıcı bir hâl almak
– Yavaşlamak
– Gebe kadın doğurması yaklaşmak.
R ...
Ağırlığını koymak (Bir şeye, bir şeyden yana)
Etkisini, gücünü, onu desteklemede kullanmak. ...
Ağırlık basmak (çökmek) (birine)
– uyuyacak duruma gelmek.
– gevşeklik ve uyku gelmek
– ağır bir hava kaplamak
– sessizlik oluşmak ...
ağırlık olmak
– sıkıntı vermek
– birine yük olmak, kendi masrafını başkasına çektirmek. ...
Ağırlık vermek (olmak) (birine) (bir şeye)
1. Bir kimseye sıkıntı vermek. (Kars. Yük olmak) -2. Bir şeye önem vermek, öncelik tanımak. ...
ağırsamak
– (-i) Birine karşı soğuk davranarak sıkıntı verdiğini anlatmak.
– Bir işi yavaş yapmak, önemsememek, ilgilenmemek.
– Bir işi ağır bulmak, yük saymak, yüksünmek.
– Yiyecek kokm ...
ağıt yakmak
– Yeni bir ağıt düzmek, söylemek. ...
ağız (veya ağzını) açmak
– konuşmaya başlamak
– kesici aletleri keskin duruma getirmek
– ağır sözler söylemeye başlamak
– azarlamak, paylamak
– alık alık bakmak. ...
ağız açmak
– konuşmaya başlamak
– kesici aletleri keskin duruma getirmek
– ağır sözler söylemeye başlamak
– azarlamak, paylamak
– alık alık bakmak. ...
ağız açmamak
– Tek bir söz olsun söylememek, susup kalmak ...
Ağız Açtırmamak
– çok konuşarak başkalarının söz söylemesine, konuşmasına engel olmak ...
ağız ağıza vermek (konuşmak)
– iki kişi birbirine pek yakın durarak başkaları işitmeyecek bir biçimde konuşmak ...
ağız aramak (yoklamak)
– öğrenmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak ...
ağız kullanmak
– duruma, ortama göre söz söylemek ...
ağız satmak
– yüksekten atarak kendini övmek. ...
ağız tamburası çalmak
– sözle avutmaya, oyalamaya çalışmak
– soğuktan dişleri birbirine çarpmak, çenesi titremek. ...
ağız tıkamak
– Konuşma imkanı vermemek ...
Ağız yapmak
– birini kandırmak, yanıltmak amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde konuşmak
– Bir kimseyi sözle, davranışlarıyla oyalamaya, aldatmaya çalışmak ...
ağız yaymak
– açık ve dürüst konuşmaktan kaçınmak. ...
ağız yoklamak
– Ağız aramak, düşünce yoklamak, istimzaç etmek. ...