– Ar. cinn
– din b. Dinî inanışa göre duyularla kavranamayan, insanlar gibi irade ve anlama yeteneğine sahip, ilahî emirlere uymakla yükümlü tutulan yaratık.
– Masallarda göze görünmeyen, türlü biçimlere girebilen, iyilik de kötülük de yapabilen yaratık.
– mec. Akıllı, zeki, uyanık kimse.
– Buğday, arpa, yulaf vb.nden elde edilen ve ardıçla kokulandırılan bir tür alkollü içki, ardıç rakısı.
– esk. Pamuklu, kalın kumaştan giysi veya pantolon.
– Küçücük, minimini.
– Tavla zarı.
– Okka
– En son, yüksek nokta: Dağın cin tepesine çıktım.
– İdare lambası
– Salyangoz.
– Kuvvetli (kimse).
– En, pek, tam.
– Gölge oyunu’nda doğadışı bir figür. Orta Çağ Avrupa tiyatrosundaki Şeytan’ın özdeşi. Göğsünde, karnında, kasıklarında ve diz-kapaklarında canavar başları vardır. Göze görünmediğine ya da istediği zaman göründüğüne inanılan düşsel bir figürdür.
– Göze görünmediğine ya da arada sırada görünüp de elle tutulamayacağına inanılan hayali bir tip. Bu tipe daha çok Cumhuriyet öncesi Karagöz oyunlarında raslanır.
– İng. gin, jean