(Tür.) Er. – (bkz. Salık). ...
Arama Sonucu – "Şal taklidi kumaş"
salim
1.sağ, esenlik içinde. 2.sağlam. ...
SALiME
(Ar.) Ka. – (bkz. Salim). ...
salimen
sağ salim. ...
salis
üçüncü. ...
SALiSE
(Ar.) Ka. 1. üçüncü. 2. Saniyenin altmışta biri. 3. Binbaşılık derecesinde mülki rütbe. ...
salisen
üçüncüsü, üçüncü olarak. ...
salisilat
– kimya. Salisilik asidin tuzu
– Salisilik asidin türlü alkollerle ve fenollerle yaptığı ester ...
salisilik
– sıfat, kimya. Söğüt kabuğundan çıkarılan antiseptiklerle ilgili olan
– Fransızca. salicylique ...
Salık vermek (bir şeyi, birini)
Onun uygun olduğunu söylemek; tav siye etmek ...
Salınım
– Salınma işi
– fizik. Düzenli olarak hep aynı konumlardan aynı hızla geçen bir nesnenin hareketi, raks
– dans, tevreniş, üğrüm ...
salkım
– Üzüm gibi, birçoğu bir sap üzerinde bir arada bulunan meyve
– bitki bilimi. Ana saptan çıkan yan çiçekleri, sapları hep aynı uzunlukta olan çiçek durumu.
– bitki bilimi. Baklagille ...
Salkım saşak
Dağınık, düzensiz. ...
salkım söğüt
– bit. b. Dalları ve yaprakları yere sarkan bir çeşit söğüt (Salix babylonica): ...
sallangeç
– Salıncak ...
Sallantıda bırakmak (bir şeyi)
Onu sonuçlandırmamak, savsaklamak. ...
Sallantıda kalmak (bir iş)
O iş bir çözüme kavuşturulmamak. ...
sallapati
– sf. Düşünmeden ve saygısızca davranan
– Özensiz, dikkatsiz ve kaba saba yapılmış
– zf. Düşüncesizce, saygısızca ve patavatsız bir biçimde ...
sallapatilik
– Sallapati olma durumu.
– Ciddiyetsizlik ...
Sallasırt etmek (bir şeyi)
Onu sırtına almak, yüklenmek. ...
salma
– Salmak işi.
– Pirinçle pişirilen bir tür yemek
– hlk. Genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden toplanması gereken para.
– Bazı köylü g ...
SALMAN
(Tür.) Er. – Başıboş, serbest, özgür. ...
salname
yıllık. ...
Salomanje
– Yemek odası ...
salon
– Bir evde konukları ağırlamakta kullanılan en geniş oda
– Toplantıların, kutlamaların, gösterilerin yapıldığı geniş yer
– Dükkân, mağaza ...