– Gebe, yüklü, doğurması yakın.
– Tembel, ağır canlı, vurdum duymaz.
– Yavaş yavaş, ağır ağır ...
Arama Sonucu – "Ayak "
ağırayak
– sıfat. Doğurması yakın (kadın) ...
aya ayak basan ilk insanın soyadı
– Armstrong (Neil) ...
Ayağı (ayaklan) suyu ermek (değmek)
Gerçekler umduğu gibi çıkmadığı için düş kırıklığına uğramak (Kars Aklı başına gelmek.) ...
Ayağı (ayakları) (birbirine) dolaşmak
Telaş, utanma, heyecan vb. etkisiyle düzgün yürüyememek; ne yapacağını şaşırmak; yanlış bir davranışta bulunmak. ...
Ayağı (ayakları) yere değmemek
– çok sevinmek
– Sevinçten yerinde duramamak. ...
Ayağına (ayaklarına) kara su inmek
– çok yorulmak, güçsüz, dermansız kalmak ...
ayağına (ayaklarına) kara su inmek
– çok yorulmak, güçsüz, dermansız kalmak ...
Ayağının (ayaklarının) altına almak (birini)
Onu feci şekilde dövmek, hırpalamak. ...
AYAK
– Aşağı düzeyde , sıradan , bayağı
– Birtakım şeylerin yerden yüksekte durmasını sağlayan destek
– Büyük bir ırmağa karışan ikinci derecedeki akarsuların he biri
– Halk edebiya ...
Ayak altında dolaşmak
Bir işe yaramadığı halde herkesin işine engel olacak biçimde ortalıkta dolaşmak. ...
ayak bacak giysisi satan kimse
– çorapcı ...
Ayak bağı
iş yapmaya engel olan şey. ...
Ayak basmak (bir yere)
– bir yere varmak, ulaşmak
– girmek, gelmek, uğramak
– mesleğe girmek
– bir yere bağlanmak. ...
Ayak diremek
– bir düşünceyi, bir davranışı sonuna kadar sürdürmek, kendi tutumundan şaşmamak ...
ayak sesi
– rap, gürültü, çümçüme, çemçeme ...
Ayak tabanı
– Aya ...
Ayak takımı
Bilgisiz, görgüsüz kimseler işin kullanılan aşağılama sö zü. ...
Ayak üstü
Ayakta durarak, ayakta olarak. ...
Ayak uydurmak (birine, bir şeye)
– yürüyüşte adım atışını başkalarınınkine uydurmak
– ayak açmak
– mec. kendi gidiş ve davranışını başkasınınkine benzetmek ...
Ayak yapmak
– Birini aldatmak, kandırmak için dalavere çevirmek ...
AYAKçAK
Merdiven basamağı ...
AYAKçI
Bir iş süresince tutulan hizmetçi ...
AYAKçIN
Dokuma tezg ...
ayakkabı boyama
– lostra ...