O şeyin eksik, yarım, noksan olduğunun bilincine ermek; o kimseyi arar olmak. ...
Arama Sonucu – "Bir amaca erişmek için izlenen yol"
eksobiyoloji
uzayın dışındaki hayatı inceleyen dal ...
ekspres yol
– Taşıtların hızlarını kesmeden gidebileceği genişlikte, gidiş ve geliş yönleri bölünmüş yol ...
El atmak (bir şeye)
1. Yeni bir işe başlamak. -2. Birisinin işine karış mak; müdahale etmek. -3. Birine sarkıntılık etmek. ...
El atmak (birinden)
1. Tarikatlarda bir mürit, mürşidinden başkaları na yol gösterme iznini almak. -2. Bir sanat öğrenen şırak, ustasından kendi başına iş yapabilme iznini almak. -3. iskambil oyunlarında kar şı tarafta ...
El basmak (bir şeye)
Ekmek ya da kutsal kitaplardan biri üzerine el koyarak ant içmek, yemin etmek. ...
el birliği
– Bir iş yapmak için birleşme, beraberlik, dayanışma ...
El çabukluğuna getirmek (bir şeyi)
Bir işi, hilesini sezdirmeden çabucak yapmak ...
El çekmek (bir şeyden)
O şeyden vazgeçmek, artık onu yapmamak. ...
El çektirmek (birisine, işten)
Onu görevinden, işinden uzaklaştırmak. ...
El etek çekmek (bir şeyden)
1. Artık o şeyle uğraşmaz olmak. -2. Kendini bütünüyle ibadete vermek. ...
El etmek (birine)
Ona “gel” anlamında el sallamak. ...
El koymak (bir şeye)
1. Bir şeyi, kendi buyruğu altına almak; bir yerin yönetimini kendi yetki sınırlan işine almak. -2. Bir yolsuzluğu orta ya çıkarmak için incelemesine girişmek. ...
El sürmemek (bir şeye, birine)
1. Onu ellememek, ona bir zararı dokunmamak. -2. Bir işi yapmaya başlamamak. -3. ilgilenip eline al mamak. ...
El üstünde tutmak (birini)
Ona çok değer vermek, aşırı saygı ve sev gi göstermek. ...
El uzatmak (birine) (bir şeye)
1. O kimseye yardım etmek. -2. Başkasınıın işine, çıkarına dokunmak, kendisine ait olmayan bir şey üze rinde Ihak iddia etmek. ...
El vermek (birine)
1. Ona yardım etmek. -2. Mürit mürşide başkalarına yol gösterme izni vermek. -3. Birine bir konuda yetki vermek. -4. iskambil oyunlarında karşı tarafa oyun üstünlüğü tanımak. ...
Elde (elinde) tutmak (bir şeyi)
Bir duruma ya da işe hakim olmak. ...
Elde avuçta bir şey bırakmamak
Para, mal mülk, vb’yi savurganca harcayıp tüketmek. ...
Elde avuçta bir şey kalmamak
Para, mal, mülk vb. harcanarak bitmek, tükenmek. ...
Elde etmek (bir şey) (birini)
1. Bir şeye sahip olmak, onu edinmek. -2. Bir şey meydana getirmek, üretmek. -3. Bir kimseyi kendi yanına çekmek. -4. Bir kimseyi kendi hizmetine almak. ...
Elden (elinden) düşürmemek (bir şeyi)
O şeyle uzun süre yakın dan ilgilenmek. ...
Elden (elinden) kaçırmak (bir şeyi)
Onu elde etmek fırsatını yitirmek. ...
Elden çıkarmak (bir şeyi)
O şeyi satmak, başkasına devretmek. ...
Elden çıkmak (bir şey)
O şey satılmak, başkasına devredilmek. ...