Onu şöyle bir düşünmek, istemek; içinden geçirmek. Gönlünden kopmak ...
Arama Sonucu – "Bir amaca erişmek için izlenen yol"
Gönlünü kaptırmak (birine)
Ona aşık olmak. ...
gönül birliği
– Duygusal anlaşma ...
Gönül vermek (birine) (bir şeye)
1. Ona aşık olmak. -2. Ona sevT giyle bağlanmak. ...
Görülecek hesabı olmak (biriyle)
Onunla aralarında çözümlenecek bir sorunu olmak. ...
görüntüsü köpeğe benzeyen yırtıcı bir etçil
– sırtlan ...
görüş birliği
– Aynı görüş ve düşüncede olma.
– Görüş, ve kanılar arasındaki tam uyuşma durumu
– İng. consensus ...
Gövdeye atmak (indirmek) (bir şeyi)
Onu büyük bir iştahla yemek; mideye indirmek. ...
Göz ardı etmek (bir şeyi)
Onu görmezlikten gelmek, ona gereken il giyi, önemi göstermek. ...
Göz aştırmamak (birine)
Ona herhangi bir şey yapma fırsatı vermemek. ...
Göz atmak (bir şeye, yere)
Ona, üzerinde pek durmadan şöyle bir bakmak. ...
Göz değmek (birine, bir şeye)
Uğursuzluk ya da kötülük getirdiğine inanılan kıskanş ya da hayran’ bakışlar nedeniyle kötü bir duruma düşmek; göze gelmek. ...
Göz dikmek (bir şeye, birine)
Onu ne pahasına olursa olsun ele ge şirmek istemek. ...
Göz etmek (birine)
Ona göz ve kaşını oynatarak ne demek istediği ni anlatmak; kaş göz etmek. ...
Göz gezdirmek (bir şeye)
Ona üstünkörü bakmak, şöyle bir bak mak, onu yüzeysel olarak okumak, incelemek. ...
Göz kırpmak (birine)
1. Gözkapağını bilinçli ya da bilinçsizce aşıp kapamak. -2. Bir kimsenin halini hatırını gözünü aşıp kapayarak sormak. -3. Söylediği sözün doğru olup olmadığını yanındakine işaretle anlatmak için gö ...
Göz koymak (bir şeye, birine)
Onu elde etmeyi amaçlamak. ...
Göz kulak olmak (bir şeye, birine)
– görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak
– gözetmek, korumak, bakmak ...
Göz önünde tutmak (bulundurmak) (bir şeyi)
Bir şeyin nasıl sonuçlanacağını, gerçekleşmesinin hangi koşullara bağlı olduğunu düşünmek (Kars. Dikkate almak, hesaba katmak.) ...
Göz önüne getirmek (bir şeyi)
Onun nasıl olacağını düşünmek, onu gözünde canlandırmak, tasarlamak. ...
Göz ucuyla bakmak (bir şeye)
Başını şevirmeden gözleriyle yan dan, sezdirmeden bakmak. ...
Gözaltına almak (gözaltı etmek) (birini)
Onu belli bir yerde oturmak zorunda bırakıp hareketlerini denetlemek, onu gözetim altında tutmak. ...
Gözdağı vermek (birine)
Onu tehdit etmek, istediğini yaptırmak, kabul ettirmek için baskı yapmak. (Kars. Kafa tutmak, posta koymak.) ...
Gözden çıkarmak (bir şeyi)
– Bir şeyin elden gitmesine isteyerek ya da istemeyerek razı olmak, onu feda etmeye karar vermek. ...
Gözden geçirmek (bir şeyi)
1. Ne olduğunu anlamak için ona iyice bakmak, incelemek. -2. Onu okumak. ...