Bir kimsenin durumunu göz önüne alarak anlayışlı davranmak. ...
Arama Sonucu – "lisan-ı hal"
HALDUN
(Ar.) Er. – Devamlılar, sürekli olanlar. ...
hale
– Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık teker, ayla, ağıl
– Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire.
– Bazen gü ...
Hale yola koymak (bir şeyi)
Onu düzenlemek, iyileştirmek, düzelt mek. ...
halecan
çarpıntı. ...
haledilmek
tahttan indirilmek. ...
HALEF
Ardıl ...
halel
bozukluk. ...
halel gelmek
bozulmak, lekelenmek, gölge düşmek. ...
haleldar
– Ar. (halel) + Far. (dar)
– sf. Bozulmuş, bozuk, zarara uğramış ...
haleldar etmek
bozmak, halel getirmek. ...
haleldar olmak
bozulmak, halel gelmek. ...
halen
şimdilik, henüz. ...
HALENUR
(Ar.) Ka. – (bkz. Hale). ...
HALEP
Metre ...
Halep ordaysa, arşın burada
“Yaptığını söylediğin şey, inandırıcı ol sun istiyorsan, haydi burada da yap, görelim.” anlamında. ...
halet
– hal, durum ...
halet-i ruhiye
– Ruhsal durum, ruh durumu
– İnsanın ruh hali.
– İnsanın ruh hâleti, manevi ve iç durumu.
(halet i ruhiye, haletiruhiye) ...
haletmek
– -i Tahttan indirmek ...
half adjust
yuvarlamak ...
half-duplex
yarı çift yönlü ...
half-justify
yanaştırma ...
halfa
– bitki bilimi. Buğdaygillerden, lifleri ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki (Sitipa tenacissima)
– Arapça. ḥalfe ...
halfword
yarımsözcük ...
HALHAL
Ayak bilekliği ...