– Kulağı az işitmek. ...
Arama Sonucu – " Dağ ı dil"
ağır ayak
– Gebe, yüklü, doğurması yakın.
– Tembel, ağır canlı, vurdum duymaz.
– Yavaş yavaş, ağır ağır ...
ağır başlı
– bk. ağırbaşlı ...
Ağır basmak
– Bir yön, bir taraf daha üstün gelmek.
– ağırlık olarak fazla gelmek. ...
Ağır canlı
– Gebe, yüklü, doğurması yakın. ...
ağır çekim
– Film gösteriminde hız düşürerek yapılan iş.
– zf. mec. Yavaş bir biçimde:
– İng. slow motion ...
ağır çekmek
– tartıda ağır gelmek. ...
ağır ceza
– huk. Beş yıldan yukarı olan hapis cezaları ...
ağır durmak
– ciddi, ağırbaşlı, oturaklı, soğukkanlı hareket etmek ...
Ağır duymak (işitmek)
Kulakları iyi duymamak. ...
Ağır elli
– bk. ağırelli ...
ağır ezgi
– sf. alay Çok ağır, yavaş yavaş ...
Ağır gelmek
– Ağırlığı fazla gelmek.
– gücüne gitmek, onuruna dokunmak
– yapılması güç gelmek. ...
Ağır gitmek
Bir iş normal temposundan daha yavaş yürümek. ...
ağır hapis cezası
– hukuk. Yirmi yıl veya ömür boyu hapis cezası ...
ağır hasta
– İyileşmesi güç olan hastalığa yakalanmış kimse ...
Ağır hastalık
– Tehlikeli, ölümle sonuçlanan hastalık.
– İyileşmesi güç olan hastalık ...
ağır hava
– Kirlilik veya rutubet oranı yüksek olan hava.
– müz. Düşük ve yavaş tempoda çalınan ezgi veya oynanan oyun ...
ağır hidrojen
– kim. Döteryum.
– kim. Çekirdeğinde bir proton ve bir nötron bulunduran hidrojen atomunun bir izotopu (simgesi D). ...
ağır iş
– Fazla güç ve emek isteyen yıpratıcı her türlü iş ...
ağır işitmek (veya duymak)
– kulakları iyi işitmemek, az işitmek ...
Ağır işrtmek
bk. Ağır duymak. ...
ağır kaçmak
– gücendirici olmak, uygun düşmemek
– beklenenden fazla olmak ...
Ağır kanlı
Davranışları yavaş olan tembel, uyuşuk (kimse). ...
ağır kayba uğramak
– maddi ve manevi büyük zarar görmek. ...