– onuruna dokunmak veya gücüne gitmek ...
Arama Sonucu – "Duş ı ıztırar"
ağırına gitmek
– onuruna dokunmak veya gücüne gitmek ...
ağırkanlı
– sıfat, mecaz. Ağırcanlı.
– ruh bilimi. Hippokrates’in ortaya attığı ağırcanlılık, soğukluk, kolayca duygulanmayış gibi nitelikleri kendinde toplayan kişilik tipi.
– lenfâi
...
ağırlama
– Ağırlamak işi, ikram, izaz
– Gelin veya güveyi karşılanırken çalınan kıvrak bir hava.
– Halay oyununda bir musiki usulü, havası.
– Halay oyununun üç bölümünden biri.
– ...
ağırlamak
-i Konuğa saygı göstererek onun her türlü rahatını, gereksinimini sağlamak, ikram etmek, izaz etmek
– Tazim, tevkir etmek, hürmet ve itibar göstermek. ...
ağırlaşmak
– Ağır duruma gelmek.
– Sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak.
– Gökyüzü bulutlu ve karanlık, iç karartıcı bir hâl almak
– Yavaşlamak
– Gebe kadın doğurması yaklaşmak.
R ...
ağırlaştırıcı neden
– hukuk. Ağırlaştırıcı sebep ...
ağırlaştırıcı sebep
– hukuk. Verilecek cezanın arttırılmasını gerektiren durum veya olay, ağırlaştırıcı neden ...
ağırlaştırılmış müebbet hapis
– hükümlünün hayatı boyunca devam eden, fakat Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile buna ilişkin tüzükte belirtilen sıkı güvenlik rejimine göre çektirilen hapis cezası türü ...
Ağırlığını koymak (Bir şeye, bir şeyden yana)
Etkisini, gücünü, onu desteklemede kullanmak. ...
ağırlık
– Ağır olma durumu
– Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne.
– Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer. ...
Ağırlık basmak (çökmek) (birine)
– uyuyacak duruma gelmek.
– gevşeklik ve uyku gelmek
– ağır bir hava kaplamak
– sessizlik oluşmak ...
Ağırlık merkezi
– fizik. Bir cismin bütün noktalarına ayrı ayrı etki yapan yer çekimi kuvvetlerinden oluşmuş tek kuvvet durumundaki bileşkenin uygulama noktası
– Bir işin en önemli bölümü ...
ağırlık olmak
– sıkıntı vermek
– birine yük olmak, kendi masrafını başkasına çektirmek. ...
Ağırlık vermek (olmak) (birine) (bir şeye)
1. Bir kimseye sıkıntı vermek. (Kars. Yük olmak) -2. Bir şeye önem vermek, öncelik tanımak. ...
ağırlık yitimi
– Her tür ticari malda kuruma, dökülme, bozulma vb. sebeplerle eksilme, fire ...
ağırşak
– Yün veya iplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik ağaç veya kemik parça.
-Teker biçiminde yassı nesne, kurs
– İplik eğrilecek iğe takıl ...
ağırsamak
– (-i) Birine karşı soğuk davranarak sıkıntı verdiğini anlatmak.
– Bir işi yavaş yapmak, önemsememek, ilgilenmemek.
– Bir işi ağır bulmak, yük saymak, yüksünmek.
– Yiyecek kokm ...
ağış
– Ağma işi
– Su buharının ve başka gazların yerden havaya doğru çıkışı, yağış karşıtı.
– Yükseliş, yükselme.
– Lâtin nazmında kuvvetli zamanı gösteren sesin yükselişi, Yunan ta ...
ağıt
– Ölenin iyi niteliklerini, ölümünden duyulan acıyı dile getiren söz veya ezgi
– Gelinin arkasından niteliklerini anlatan söz veya ezgi.
– edebiyat. Ölen bir kimsenin gençliğini, güz ...
ağıt yakmak
– Yeni bir ağıt düzmek, söylemek. ...
ağıtlama
– Ölmüşleri anmak için düzenlenen törende okunan övgü.
– Ölmüşleri anmak için yapılan ayinde okunan söylev.
– Fr. Oraison funèbre ...
ağıtsal
– sıfat. Ağıtla ilgili, ağıt özelliği taşıyan. ...
ağız
– anat. Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ.
– Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü
– ...
ağız (veya ağzını) açmak
– konuşmaya başlamak
– kesici aletleri keskin duruma getirmek
– ağır sözler söylemeye başlamak
– azarlamak, paylamak
– alık alık bakmak. ...