Kendisi için tehlikeli olabilecek bir yerden, bir şeyden güçlükle kurtulmak. ...
Arama Sonucu – "havada bulunan bir çeşit gaz"
Dara getirmek (bir şeyi, birini)
Onu aceleye getirmek, onun sıkışık durumundan yararlanmak. ...
darboğaz
– ekonomi. Piyasalarda üretimin, kredilerin, döviz imkânlarının, sürümün, ham madde arzının ve malzeme stoklarının gereksinim düzeyi altına düştüğü sıkıntılı durum.
– mecaz. Toplumun, çözü ...
davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde
– sorumluluk birinde olmasına karşın bir başkasının sözü geçiyor ...
Dayak atmak (birine)
Onu dövmek; kötek atmak. ...
debir
katip. ...
Defterden silmek (birini)
Onun adını anmaz olmak, onunla iliçkiyi kesmek, yakınlığa son vermek ...
defterikebir
– ticaret. Büyük defter ...
Defterini dürmek (birinin)
1. Onu öldürmek ortadan kaldırmak. -2. Onu perişan edecek bir düzen kurmak. ...
Değerli bir maden
– altın ...
Değerli bir taş
– Akik, Elmas, Kuvars, Akuamarin, Beril, Kehribar, Malahit, Mercan, Obsidyen, Opal, Safir, Zümrüt, Yakut, Yeşim ...
değerli lifli bir bitki
– rami ...
Deli olmak (bir şeye)
1. Ona kendinden geşercesine bağlanmak onu çok sevmek -2. O şeyden ötürü çok sinirlenmek ...
Delik deşik etmek (bir şeyi, birini)
1. Bir şeyin her yanında delikler açmak -2. Yaralayıcı bir aletle bir canlının vücudunda birçok yara açmak. ...
Dem vurmak (bir şeyden)
Bir konudan söz etmek ...
Derdine düşmek (bir şeyin)
1. Yersiz bir hevese kapılmak. -2. Yapılması gereken bir şeyi gerçekleştirmenin yollarını aramak ...
Ders (dersini) vermek (birine)
1. Sert bir karşılıkla onu yola getir mek, sert davranmak, azarlamak. -2. Oyunda yenmek. ...
Ders almak (bir şeyden)
Genellikle kötü bir olaydan yararlı sonuç çıkarmak; ibret almak. ...
Ders olmak (bir şey, birine)
O şey bir kimse işin öğretici bir örnek oluşturmak; ibret olmak. ...
Dert yanmak (bir şeyden, birinden)
O şeyler, kimseyle ilgili şikayet te bulunmak. ...
devrikebir
– müzik. Türk müziğinde bir büyük usul ...
Dibi kırmızı balmumuyla çağırmak (birini)
Onu özel bir önem vererek çağırmak. ...
Dibine darı ekmek (bir şeyin)
Ona şeyi tümüyle tüketmek, hiçbir şey bırakmamak. ...
Didik didik etmek (bir şeyi, yeri)
Onu, orayı en küçük ayrıntısına kadar incelemek, aramak. ...
diğer bir deyişle
– bir anlamda, başka bir deyişle, diğer bir söyleyişle
– tabiri caizse, şöyle söylemek uygunsa ...