– Ağır olma durumu
– Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne.
– Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer. ...
Arama Sonucu – "Geniş ağızlı balık ağı"
Ağırlık basmak (çökmek) (birine)
– uyuyacak duruma gelmek.
– gevşeklik ve uyku gelmek
– ağır bir hava kaplamak
– sessizlik oluşmak ...
Ağırlık merkezi
– fizik. Bir cismin bütün noktalarına ayrı ayrı etki yapan yer çekimi kuvvetlerinden oluşmuş tek kuvvet durumundaki bileşkenin uygulama noktası
– Bir işin en önemli bölümü ...
ağırlık olmak
– sıkıntı vermek
– birine yük olmak, kendi masrafını başkasına çektirmek. ...
Ağırlık vermek (olmak) (birine) (bir şeye)
1. Bir kimseye sıkıntı vermek. (Kars. Yük olmak) -2. Bir şeye önem vermek, öncelik tanımak. ...
ağırlık yitimi
– Her tür ticari malda kuruma, dökülme, bozulma vb. sebeplerle eksilme, fire ...
ağırşak
– Yün veya iplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik ağaç veya kemik parça.
-Teker biçiminde yassı nesne, kurs
– İplik eğrilecek iğe takıl ...
ağırsamak
– (-i) Birine karşı soğuk davranarak sıkıntı verdiğini anlatmak.
– Bir işi yavaş yapmak, önemsememek, ilgilenmemek.
– Bir işi ağır bulmak, yük saymak, yüksünmek.
– Yiyecek kokm ...
ağış
– Ağma işi
– Su buharının ve başka gazların yerden havaya doğru çıkışı, yağış karşıtı.
– Yükseliş, yükselme.
– Lâtin nazmında kuvvetli zamanı gösteren sesin yükselişi, Yunan ta ...
ağıt
– Ölenin iyi niteliklerini, ölümünden duyulan acıyı dile getiren söz veya ezgi
– Gelinin arkasından niteliklerini anlatan söz veya ezgi.
– edebiyat. Ölen bir kimsenin gençliğini, güz ...
ağıt yakmak
– Yeni bir ağıt düzmek, söylemek. ...
ağıtlama
– Ölmüşleri anmak için düzenlenen törende okunan övgü.
– Ölmüşleri anmak için yapılan ayinde okunan söylev.
– Fr. Oraison funèbre ...
ağıtsal
– sıfat. Ağıtla ilgili, ağıt özelliği taşıyan. ...
ağız
– anat. Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ.
– Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü
– ...
ağız (veya ağzını) açmak
– konuşmaya başlamak
– kesici aletleri keskin duruma getirmek
– ağır sözler söylemeye başlamak
– azarlamak, paylamak
– alık alık bakmak. ...
ağız açmak
– konuşmaya başlamak
– kesici aletleri keskin duruma getirmek
– ağır sözler söylemeye başlamak
– azarlamak, paylamak
– alık alık bakmak. ...
ağız açmamak
– Tek bir söz olsun söylememek, susup kalmak ...
Ağız Açtırmamak
– çok konuşarak başkalarının söz söylemesine, konuşmasına engel olmak ...
ağız ağıza
– zf. Ağzına kadar, tamamen ...
ağız ağıza vermek (konuşmak)
– iki kişi birbirine pek yakın durarak başkaları işitmeyecek bir biçimde konuşmak ...
ağız alışkanlığı
– Bir sözü sık sık kullanma durumu
– Bir sözü istem dışı olarak sürekli tekrar etme ...
ağız aramak (yoklamak)
– öğrenmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak ...
ağız bağı
– den. Bir kancanın ağız bölümüne ince bir halatı birkaç kez sıkıca dolayarak oluşturulan çıkıntı.
– Çuval ağzı bağlamakta kullanılan ip, sicim.
– Çift sürülürken, öküzlerin ot yemem ...
ağız birliği
– Bir konuda anlaşarak aynı biçimde konuşma, söz birliği ...
Ağız birliği etmek
– bir konuda anlaşarak aynı biçimde konuşmak. ...