– İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık.
– Yaşama, hayat “Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. -R. N. Güntekin.”
– Güç, dirilik “Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu. -M. Ş. Esendal.”
– Kişi, birey “Benimle beraber dört canız. -F. R. Atay.”
– İnsanın kendi varlığı, özü “Sağa sola kaçıştık da, canımızı dar kurtardık. -N. Hikmet.”
– Gönül “Çirkin bana kurban, ben de güzele / Can sever güzeli, maldan ziyade -Karacaoğlan.”
– Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi “Şeyh çıkınca oradaki canlarda sırasıyla yürüyüp kapıya gelince dönüp baş kestikten sonra dışarı çakarlar. -A. H. Çelebi.”
– sf. Çok içten, sevimli, sevilen, şirin “Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. -T. Buğra.”
– sevgi ve samimiyyet ifade etmek için bazı çağırma sözlerine de getirilir.
– Evrensel bir halk inanışına göre, tenden tam anlamıyla bağımsız olan ve ona can vererek yaşamını sağlayan; bireyden geçici bir süre için ayrıldığında bayılma, uyuma, düş görme, sayıklama ya da tutarık tutmasına, dönmemek üzere ayrıldığında ise ölümüne yol açan ölümsüz güç.
– Yaşamı oluşturan ve kimi kişilerce beden ve anlağın dışında ölmez bir bütünlük olarak tanımlanan güç.
– Sevimli, sevgili.
– Muhip, tarikat aşıkı.
– Ruh.
– İng. soul, consistent and asymptotically normal