– Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet
– fel. Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması.
– Kendilerine test uygulanan kimselerin sayısı ile doğru olarak yanıtlanan test maddeleri sayısı arasındaki oran.
– Test puanlarında yanlış bulunmaması durumu.
– (Yun. aletheia = açık olma, kendini açık olarak ortaya koyma durumu) : 1. Düşüncenin gerçekle uyuşması. Yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması, verilmiş bir olguyla uyuşması (içeriksel doğruluk). 2. Düşüncenin kendi kendisiyle uyum içinde olması, çelişik olmaması (biçimsel doğruluk-biçimsel mantıkta-). //Leibniz doğruları ikiye ayırır: Olgu doğruları (verites de fait): Deneye dayanan doğrular. Bunlar zamana bağlıdır, belirli koşullar altında, belirli bir zaman noktasında gerçekleşmiş olmakla içerik kazanırlar (deneysel doğruluk). Us doğruları (verites de raison): Doğruluk nedeni yalnızca usta bulunan, zamana bağlı olmayan, zamandışı olan, her zaman her yerde geçerli olan doğrular (mantıksal doğruluk). Olgu ve us doğruları kavramlarını ilkin Leibniz kullanmıştır.
– Ölçülen bir büyüklüğün, doğru veya doğru olduğu kabul edilen değerle, bir analitik sonuç arasındaki yakınlığın bir ölçüsü; bu yakınlık hata cinsinden ifade edilir.
– Sayısal bir işlemde doğruluk ya da kesinlik.
– Tümdengelimci bir dizgede yapılan çıkarımların, ulaşılan vargıların önsayıtlara uygunluğu ya da öncüllere indirgenebilir olması.
– İng. accuracy, truth