– Sezme yeteneği, feraset
– fel. Gerçeğin deneye veya akla vurmadan doğrudan doğruya kavranması.
– Açık bir kanıt olmaksızın, olmuş ya da olacak bir şeyi kestirme anıklığı.
– Deney yapmadan ya da usavurmadan bir kavramı, bir genellemeyi doğrudan doğruya anlayıverme.
– Bir şeyin birden açılması.
– Bir bağlantının birden, doğrudan doğruya, aracısız bulunması (keşfedilmesi), yakalanması.
– ->Gidimli düşünmenin usavurmanın tersine, bir bütünün bir bakışta dolaysız kavranması; varlıkları bize kendilerinde olduğu gibi açan bilgi; dolaysız kavrama; bir anda yakalama; sezme, sezip keşfetme. Bergson’da: Gerçeği kavrama yetisi; bir anda yakalama, kavrama, sezme, sezip keşfetme. Sezgi, içgüdü ve anlağın bir bireşimidir, gerçeği birden kavramada içgüdüden yararlanır, anlak da içgüdüde uyku halinde olan bilinci uyandırır ve onu tutkularından kurtarır; öyleyse sezgi, kendi bilincine varmış içgüdüdür.
– Yargılama ya da düzenli bir düşünce söz konusu olmadan kişinin edindiği bir düşünü ya da yargı.
– Bir araca, mantıksal bir önhazırlığa gerek kalmadan, doğruyu dolaysız olarak kavrama yetisi.
– Bir bilgi sağlama sürecinde örtük anlatımları ve açıkça dile getirilmeyen konuları kavrama ya da görünüşlerin derinliğine inme yolu, yetisi.
– Sezme, anlama yeteneği, seziş.
– Fr. Conception, Prejuge
– İng. intuition