– Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme vb. yollara başvurularak kişi, durum veya nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesi, hüküm
– huk. Yasalara göre mahkemece bir olay veya olgunun doğuşuna etken olan sebeplerin de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi sonucu verilen karar, kaza
– Dava, didişme.
– Devletin türe düzenini korumaya iliçkin bağımsız bir yargıç kuruluşunca yaptığı görev ile türe uyuşmazlıklarının yargılıklarda çözümlenmesi eylemi.
– Yargıcın gördüğü bütün davaları, olaya iliçkin yasalara göre çözümlemek için söylediği en son söz.
– muhakeme.
– Adalet.
– Yüklemle bildirilen karar veya düşünce: Geleceksin, gideceğiz, yapsın vb.
– Bir şeyin ya da iki şey arasındaki bağıntının gerçekliğini evetleyen ya da değilleyen düşünsel edim
– Yüklemin bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği veya bir durumu, bir oluş ve kılışı karar olarak bildirmesi
– Geleneksel mantıkta: önermenin dile getirdiği düşünce ya da başka bir deyişle sav. Krş.. koşulsuz yargı.
– Kişi, durum ya da nesnelerin eleştirici bir tutumla değerlendirilmesi.
– Doğru ya da yanlış olabilen bir önesürüm.
– İnsanın kesin bilgi edinme olanağı bulunmayan bir durumda davranışını üzerine dayandırdığı bir kanı.
– Yargılama yetkesi; yargılama işlemi sonunda yargıcın verdiği karar.
– Öznenin konu ya da nesneler üzerinde yüklemci bir işlemde bulunarak vardığı bilgi.
– Nodul vb. yapmak için ayrılan düzgün odun.
– Patates, fasulye vb. dikmek için sabanla açılan yarık.
– Kanal açma.
– Fr. İnciseur, Jugemet, Operation
– İng. Judgement, decision, order, rule, decree, advice “Judicial Committee of the Privy Council”, Speech “House of Lords”, Sentence “Criminal Courts”, administration of justice, jurisdiction